Türkiyede Kadın Haklarının Gelişimi

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesi, eşitlik ilkesinin koruma altına alındığı temel hükümdür. Bu maddede “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” denmektedir. İnsan hakları; tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insanın insan olmasından kaynaklı eşit, özgür ve onurlu yaşamhakkına sahip olmasıdır. Herkes, cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi farklar olmaksızın kanun karşısında eşittir.

Günümüzde uygar ülkelerin kabul ettiği demokrasi anlayışı, insan hakları, hukukun üstünlüğü, gibi evrensel değerleri içermektedir. İnsan hakları konusu, ülkemizin gündemine 1980’li yıllarda giren ve gündemdeki yerini sürekli koruyan bir kavram olmuştur. Kadına ve kadın haklarına dikkatlerin çevrilmesi, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte başlamıştır. Kadın hakları açısından yeni bir döneme girilmiştir. 1926 yılında Medeni Kanun kabul edilmiş, çok eşlilik yasaklanmışve erkeğin tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılmıştır.1982 Anayasası’nın Cumhuriyetin temel niteliklerini düzenleyen ikinci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı bir devlet” olduğu vurgulanmıştır.

Türkiye'de kadın hakları, tarihsel süreç içinde çeşitli evrelerden geçerek önemli gelişmeler kaydetmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, kadınlara seçme ve seçilme hakkı gibi temel haklar tanınmış, eğitim ve iş yaşamında daha fazla katılım fırsatları sağlanmıştır.

Son yıllarda, Türkiye'de kadın hakları konusundaki farkındalık artmış ve bir dizi yasal düzenleme yapılmıştır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede alınan önlemler, cinsel tacizle mücadelede yapılan yasal düzenlemeler ve kadın istihdamını teşvik eden politikalar gibi adımlar, kadın haklarının korunmasına katkı sağlamıştır. Ancak, kadına yönelik şiddet, kadınların liderlik pozisyonlarına erişimde yaşadığı zorluklar gibi konularda daha fazla çaba sarf edilmesi gerekmektedir.

Türkiye'de kadın haklarının gelişimi, hususu yasal düzenlemelerle desteklenirken toplumsal bilincin artırılması için çeşitli eğitim ve kampanyalarla kadınların hakları konusuna katkı sağlanmalıdır.

Türkiye'de kadın hakları, zaman içinde önemli gelişmeler kaydetmiş olsa da, hala bazı zorluklarla karşılaşmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınların iş yaşamına katılımı, şiddetle mücadele ve eğitim gibi alanlarda iyileştirmeler yapılmış olsa da, bu konuda daha fazla adım atılması gerekmektedir. Kadınların iş yaşamında daha fazla temsil edilmeleri ve eşit fırsatlara erişim sağlayabilmeleri önemlidir.

Şiddetle mücadelede ise hukuki mekanizmaların güçlendirilmesi ve toplumda bilinç oluşturulması büyük önem taşır. Kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı sıfır tolerans ilkesi benimsemek, bu alandaki sorunların azaltılmasına yardımcı olacaktır.

Eğitim, kadınların güçlenmesi ve toplumsal rollerini genişletmeleri açısından kritik bir rol oynar. Kız çocuklarının eğitime erişimini artırmak ve eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi hayatta daha etkin bir şekilde yer almalarını destekleyecektir.Kadınların tam eşitlik ve özgürlük içinde yaşayabilmeleri için sürekli bir çaba ve işbirliği gerektirmektedir.

Kadının insan hakları, ilk kuşak haklar olarak bilinen kişisel ve siyasi haklarla birlikte; ikinci kuşak haklar olarak bilinen ve özel alanla da ilgili olan ve kadınların hayatlarında önemli bir yer tutan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kapsamaktadır. Cinsiyete dayalı eşitsizliğin ve ayrımcılığın yaşamın her alanında belirgin bir biçimde sürmesi kadın hakları kavramını doğurmuştur (Acar, 1998:18).

Ülkemizde kadın hakları konusunda anayasal ve yasal düzeyde bazı önemli düzenlemelerin yapıldığı görülmektedir. Kadınlarla ilgili olarak son yıllarda yasalaşan düzenlemeler bütünsel olarak ele alındığında, kadının insan hakları standardını yükselttiğini saptamak mümkündür. 1980’li yıllardan bu yana gerek uluslararası düzeyde gerek ülke içinde kadın hareketi güç kazanmış, kadın hakları konusunda toplumsal bilinç giderek artmıştır.

Türkiye’nin, kadının insan haklarının gelişmesinde önemli bir uluslararası dayanak olan 1979 tarihli “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi“ni (CEDAW) 1985 yılında onaylamasının ardından, anayasada ve yasalarda günün gelişen ihtiyaçlarına uygun değişiklikler yapılmaya başlanmıştır.

2000’li yıllarda demokratikleşme adımları ve Anayasa’da ve temel yasalarda kadın erkek eşitliğine yönelik değişiklikler:

Anayasa’da yapılan değişikliklerle, 41. maddesine “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliği dayanır” ibaresi ile 10. maddesine “kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesinde yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” cümlesi eklendi.

2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nun özellikle Aile Hukuku bölümünde evlilik birliği “eşlerin eşit hak, eşit sorumluluk ve edinilmiş malların eşit paylaşımı” temelinde düzenlendi.

2003 yılında İş Kanununda yapılan değişiklikle “eşit davranma ilkesi” ve “doğum izni, analık izni”, “iş yerinde cinsel tacizin iş akdinin feshinde haklı neden sayılması kabul edildi.

2005 yılında kabul edilen yeni Türk Ceza Kanunu ile kadınlara karşı ayrımcılık içeren maddeler kaldırıldı.

2011 yılında “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” onaylandı. İstanbul Sözleşmesini esas alan 6284 sayılı kanun 2012’de kabul edildi.

YORUM EKLE